19 Ocak 2013 Cumartesi

Puslu Kıtalar Atlası




 “Ulema, cühela ve ehli dubara; ehli namus, ehli işret ve erbab-ı livata rivayet ve ilan, hikayet ve beyan etmişlerdir ki..." diye başlayan ve ilk bakışta göz korkutan eski dilin ağırlığının ardından Uzun İhsan Efendi'nin büyük düş âlemi bizi içine çekip birden Konstantiniye sokaklarına götürüyor. İlerledikçe düşünme isteği oluşturuyor insanda, düşünme ve anlama. Bittiği anda ise yoksa hepimiz Tanrı diye hitap ettiğimiz normal bir varlığın düşü müyüz sorusu oluşuyor aklımızda. Ve oradan ver elini metafizik ver elini Uzun İhsan Efendi. Dünyayı herkes farklı görmüyor mu? Benim algılarım farklı ve bütün insanların algıları birbirlerinden farklı sonuçta hepimiz kendi düşümüzde olan bir dünya yansımasında yaşıyoruz. Uzun İhsan Efendinin her şeyi bilmesine ne demeli? Kör ve kulakları oyulmuş halde. İşte o da o dünyanın yaratıcısıydı ve içindeki her şeyi en ufak detaya kadar biliyordu o hayal etmişti o tasarlamıştı diğerleri de onun düşünün içinde kendi halindeymiş gibi yaşıyorlardı.

“Ben düşlediğim için dünya var”

"Düşlere dokunmak mümkün olabilir mi? Sana bu yüzden hem çok yakın, hem de çok uzağım"

“Zaten görülen ve görülmeyen bütün düşler,bu karanlığın ta kendisi değil miydi?”

“Çünkü dünyadaki en büyük mutluluk, bu dünyanın şahidi olmaktı.”

Uzun İhsan Efendi karakteri ve şizoid kişiliği

İlk önce şizoid kişilik Özellikle çocukluk döneminde  dış dünya ile iyi nesne ilişkileri kuramayıp sevgi ihtiyacından mahrum kalan bireylerde bu durum şizoid kişilik bozukluğunun temel nedenleri arasında yer almaktadır. Büyüyen sevgi açlığının şizoid yutuculuğa dönüşmesinden ve bu nedenle tüm sevgi nesnelerini kaybetmekten korkan şizoidi kendini dış nesne ilişkilerinden çekip içe dönük bir yaşam sürmeyi benliği açısından bir çare olarak benimser.

İhsan Oktay Anar’ın daha bir çok kitabında kullandığı Uzun İhsan Efendi karakterinin ilk kitabı okuduğumuz anda şizoid bir kişilik olduğunu rahatlıkça fark edip bunun üzerine bir çok örnek verebiliriz. Uzun İhsan Efendi karakteri hayattan istediğini alamamış sessiz ve silik bir karakterdir. Maceraya olan özlemi ve Arap İhsan’a olan hayranlığını da bu şizoid kişiliğine bağlayabiliriz. Özellikle kitabın sonlarına doğru (syf: 236) Arap İhsan’a karşı olan hayranlığını ve silik kişiliğini “Büyük Dayın Arap İhsan, o muhteşem külhani, boşluğu ve karanlığı okuyan benim gibi bir korkağın, adım bile atmaya çekindiği gerçek dünyanın haritasını çizen biriydi.Yıllar önce öldü, ama kahkahası hala çınlıyor, düşü zihnimde hala yaşıyor. Onu neden mi düşledim? Belki de senin, biricik oğlumun onu tanımasını istedim o kadar.”Uzun İhsan Efendi bu sözlerinde tekrardan kendi rüyalarında dalıp yarattığı o düş dünyasına gönderme yaptığını görebiliriz. Arap İhsan ise onun hakkında hiç de iyi şeyler düşünmez. Arap İhsan’ın gözünde yeğni korkak, güçsüz ve elinden hiçbir iş gelmeyecek biridir. “Ey kör! Aç gözünü de şu düşlerden uyan.” , “Gün boyu evinde oturan adam Dünyanın kendisini hiç görebilir mi ?” diyerek Uzun İhsan Efendinin uyuyup rüyasında karanlığın içinden gördükleriyle yaptığı atlası onun düş dünyasından ibaret olduğunu belirtip onun şizoid kişiliğine atıfta bulunuyor.

Mehmet GÜNEŞ’in şizoid kişilik ve Uzun İhsan Efendi konulu yazdığı makalesinden yararlanarak yazdığım bu yazıya bir ek olarak onun makalesinden bir alıntı yaptım “Uzun İhsan Efendi’nin içinde saklı kalan; dış dünyanın acımasızlığına karşı yanında hiç kimseyi bulamayan, kendi karanlığında kendi hayallerini yaratan, yarattığı hayallerde yiten suskun, saf, zavallı çocuk ilk kez Aglaya ile kendi varlığını hisseder. Benlik; kendi varlığını hisseden bu çocuğa değer veren birinin olabileceğini/olduğunu anlar. Aglaya Bünyamin’in aklından hiç çıkmaz. Uzun İhsan Efendi‟de Aglaya’nın önemini onu hep düşleyeceğini vurgulayarak belirtir. (Anar, 1995: 237)” demiş Mehmet GÜNEŞ.

Yani Ebrehe’nin Bünyamin’e karşı kullandığı silik bir kişilik olduğunu belirten sözler şizoid kişilik bozukluğu olan bir baba ile büyümüş olmasından kaynaklanmaktadır. Ve Aglaya Bünyamin’in bu silik dünyasından sıyrılıp hayatın, aşkın farkına varmasını sağlamıştır.

Puslu Kıtalar Atlasında dünyayı gezmek desek bile tam olarak baba ve oğlunun elele verip 80 günde devriâlem yaptığı yoktur. Bu kitapta sadece gerçek hayatın dışında uykularında, rüyalarında ve kendi düşlerinde yarattığı bir dünyanın içinde yaşayan bir adamdır Uzun İhsan Efendi. Sadece düşlerinde gezer ülkeleri ve düşlerinde tadar yenilikleri. O yüzden her şeyi bilir çünkü her şey kutu kadar evinin içinde kendi yarattığı kocaman dünyasıdır ve o yaratmıştır o dünyanın tanrısı odur ve kimse ona karışamaz.

Eğer makalenin devamını okumak isterseniz : http://www.ihsanoktayanar.com/resim/mehmetgunes.pdf

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder