“Ulema, cühela ve ehli dubara; ehli namus,
ehli işret ve erbab-ı livata rivayet ve ilan, hikayet ve beyan etmişlerdir
ki..." diye başlayan ve ilk bakışta göz korkutan eski dilin ağırlığının
ardından Uzun İhsan Efendi'nin büyük düş âlemi bizi içine çekip birden
Konstantiniye sokaklarına götürüyor. İlerledikçe düşünme isteği oluşturuyor
insanda, düşünme ve anlama. Bittiği anda ise yoksa hepimiz Tanrı diye hitap
ettiğimiz normal bir varlığın düşü müyüz sorusu oluşuyor aklımızda. Ve oradan
ver elini metafizik ver elini Uzun İhsan Efendi. Dünyayı herkes farklı görmüyor
mu? Benim algılarım farklı ve bütün insanların algıları birbirlerinden farklı
sonuçta hepimiz kendi düşümüzde olan bir dünya yansımasında yaşıyoruz. Uzun
İhsan Efendinin her şeyi bilmesine ne demeli? Kör ve kulakları oyulmuş halde. İşte
o da o dünyanın yaratıcısıydı ve içindeki her şeyi en ufak detaya kadar
biliyordu o hayal etmişti o tasarlamıştı diğerleri de onun düşünün içinde kendi
halindeymiş gibi yaşıyorlardı.
“Ben düşlediğim için dünya var”
"Düşlere dokunmak mümkün olabilir mi? Sana bu yüzden
hem çok yakın, hem de çok uzağım"
“Zaten görülen ve görülmeyen bütün düşler,bu karanlığın ta
kendisi değil miydi?”
“Çünkü dünyadaki en büyük mutluluk, bu dünyanın şahidi
olmaktı.”
Uzun İhsan Efendi karakteri ve şizoid kişiliği
İlk önce şizoid kişilik Özellikle çocukluk döneminde dış dünya ile iyi nesne ilişkileri kuramayıp
sevgi ihtiyacından mahrum kalan bireylerde bu durum şizoid kişilik bozukluğunun
temel nedenleri arasında yer almaktadır. Büyüyen sevgi açlığının şizoid
yutuculuğa dönüşmesinden ve bu nedenle tüm sevgi nesnelerini kaybetmekten korkan
şizoidi kendini dış nesne ilişkilerinden çekip içe dönük bir yaşam sürmeyi benliği
açısından bir çare olarak benimser.
İhsan
Oktay Anar’ın daha bir çok kitabında kullandığı Uzun İhsan Efendi karakterinin
ilk kitabı okuduğumuz anda şizoid bir kişilik olduğunu rahatlıkça fark edip
bunun üzerine bir çok örnek verebiliriz. Uzun İhsan Efendi karakteri hayattan
istediğini alamamış sessiz ve silik bir karakterdir. Maceraya olan özlemi ve
Arap İhsan’a olan hayranlığını da bu şizoid kişiliğine bağlayabiliriz. Özellikle
kitabın sonlarına doğru (syf: 236) Arap İhsan’a karşı olan hayranlığını ve
silik kişiliğini “Büyük Dayın Arap İhsan,
o muhteşem külhani, boşluğu ve karanlığı okuyan benim gibi bir korkağın, adım
bile atmaya çekindiği gerçek dünyanın haritasını çizen biriydi.Yıllar önce
öldü, ama kahkahası hala çınlıyor, düşü zihnimde hala yaşıyor. Onu neden mi düşledim?
Belki de senin, biricik oğlumun onu tanımasını istedim o kadar.”Uzun İhsan
Efendi bu sözlerinde tekrardan kendi rüyalarında dalıp yarattığı o düş
dünyasına gönderme yaptığını görebiliriz. Arap İhsan ise onun hakkında hiç de iyi
şeyler düşünmez. Arap İhsan’ın gözünde yeğni korkak, güçsüz ve elinden hiçbir
iş gelmeyecek biridir. “Ey kör! Aç gözünü de şu düşlerden uyan.” , “Gün boyu
evinde oturan adam Dünyanın kendisini hiç görebilir mi ?” diyerek Uzun İhsan
Efendinin uyuyup rüyasında karanlığın içinden gördükleriyle yaptığı atlası onun
düş dünyasından ibaret olduğunu belirtip onun şizoid kişiliğine atıfta
bulunuyor.
Mehmet
GÜNEŞ’in şizoid kişilik ve Uzun İhsan Efendi konulu yazdığı makalesinden
yararlanarak yazdığım bu yazıya bir ek olarak onun makalesinden bir alıntı yaptım
“Uzun İhsan Efendi’nin içinde saklı kalan; dış dünyanın acımasızlığına karşı
yanında hiç kimseyi bulamayan, kendi karanlığında kendi hayallerini yaratan, yarattığı
hayallerde yiten suskun, saf, zavallı çocuk ilk kez Aglaya ile kendi varlığını
hisseder. Benlik; kendi varlığını hisseden bu çocuğa değer veren birinin
olabileceğini/olduğunu anlar. Aglaya Bünyamin’in aklından hiç çıkmaz. Uzun
İhsan Efendi‟de Aglaya’nın önemini onu hep düşleyeceğini vurgulayarak belirtir.
(Anar, 1995: 237)” demiş Mehmet GÜNEŞ.
Yani
Ebrehe’nin Bünyamin’e karşı kullandığı silik bir kişilik olduğunu belirten
sözler şizoid kişilik bozukluğu olan bir baba ile büyümüş olmasından
kaynaklanmaktadır. Ve Aglaya Bünyamin’in bu silik dünyasından sıyrılıp hayatın,
aşkın farkına varmasını sağlamıştır.
Puslu
Kıtalar Atlasında dünyayı gezmek desek bile tam olarak baba ve oğlunun elele
verip 80 günde devriâlem yaptığı yoktur. Bu kitapta sadece gerçek hayatın
dışında uykularında, rüyalarında ve kendi düşlerinde yarattığı bir dünyanın
içinde yaşayan bir adamdır Uzun İhsan Efendi. Sadece düşlerinde gezer ülkeleri
ve düşlerinde tadar yenilikleri. O yüzden her şeyi bilir çünkü her şey kutu
kadar evinin içinde kendi yarattığı kocaman dünyasıdır ve o yaratmıştır o
dünyanın tanrısı odur ve kimse ona karışamaz.
Eğer makalenin devamını
okumak isterseniz : http://www.ihsanoktayanar.com/resim/mehmetgunes.pdf
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder