ADA
MAVİ
TUNA...
*İnsanda kumral olma kumral doğma isteği yaratır bu kitap. Her erkek Aras olamaz, her aşık Tuna olamaz, her kadınsa Ada olamaz asla. Ada kumral bakar,kumral kokar.
![]() |
Asıl MABEL |
Ada'ya ismini veren Kumral Ada şiiri
Bilmez kimse söylemem
Pek mahremdir aslında
Kaçışım her kendimden
Bir dönüştür
Buzlu aydınlığıma
Köpekler ulur, itler pusuda
Sisli sokaklarda kalleş cığlıklar
Hem yalnızım hem korkuyorum,lakin erkeklik var
Serde susuyorum
Susuyorum ada
Sen orada
Bildiğini biliyorum ada
Bela tohumlarını taşır elma
Kendi çekirdeğinde
Bundan önce ve bundan böyle
Ne yapsa, ne etse
İnsanın
En büyük düşmanı
Sessizce
Kendi derisinin içinde
Susuyorum ada
Sen orada
Soruyorsun
Ve nerede nerede nerede?
Buket Uzuner röportajlarında Kumral Ada Mavi Tuna
Muhabir : Masumiyet Müzesi?
Buket Uzuner : Onu sevmedim. Benim tutku anlayışımla hiç uyuşmuyor. Mesela benim Masumiyet Müzsesi'ne tutku anlamında denk bir romanım var: Kumral Ada, Mavi Tuna. Her iki romanda da bir adamın bir kadına tutkusu var. Tuna'nın Ada'ya tutkusu ölümüne duygusal ve gözü kara, feda edici ancak Kemal'in Füsun'a tutkusuysa daha çok fetiş. Kemal'in tutkusunu ifadesi kıt olduğu için eşyalara o denli bağlı zaten...
Muhabir :Özetle biz okurlar, yazarların aşk algılarından yazarın kendisine dair de bir fikir ediniriz.

Buket Uzuner : Mutlaka. O yüzden de kendi takip ettiğimiz, okuduğumuz yazar da bizim kendi aşk kavramımızla, ölüm kavramımızla çok paraleldir. Ve Gustave Flaubert mesela Madame Bovary benim demiştir. Bana Kumral Ada-Mavi Tuna romanı için hâlâ okurlar soruyorlar. Siz Ada mısınız? Ben de şöyle diyorum: Hayır, ben Tuna'yım.
HASAN PULUR'un Milliyet 15.9.2000 tarihli makalesinden bir bölüm...
Buket Uzuner’in “Kumral Ada, Mavi Tuna” romanında geçen bir cümle varmış: “Tanrım dışarıda çok birileri ölüyor” cümlesi… İşte bu cümle çok eleştirilmiş, Hikmet Altınkaynak da, kitabın yeni baskılarında “Bu cümle çıkarılacak mı, kalacak mı?” diye Buket Uzuner’e sormuş… Ve cevabını almış: “Şaka yapıyorsunuz herhalde? Ben o cümleyi kurabilmek için dört güne yakın bir zaman uğraştım. Benim için çok kıymetli bir cümle. Türkçeyi bilerek isteyerek kırdım orada. Elbette, Tanrım dışarıda çok birileri ölüyor, denmez. Yani bunu ilkokula giden küçük bir çocuğa sorduğunuzda o söyler: Dışarıda birileri ölüyor… Tanrım dışarıda çok birileri ölüyor… Müthiş, şiirsel. Ve ben onu bulduğum için de çok sevindim.”
Altı Çizili Cümleler...
"Ona sarılmak içimdeki fırtınaları durdurmak yerine coşturuyordu.Ona sarılmak yatıştırmıyor , onu kucaklamak gevşetmiyordu. Zafer sarhoşluğuyla ona koşan bir kralı yeni zaferler için hemen yeniden yollara düşürecek bir kraliçe olurdu o. Tahrik eden, baştan çıkaran, bir türlü ele geçirilemeyen, albenisi biraz da bu gizeminde saklı insanlardandı. Onu ele geçirmek yalnızca güç değildi, aynı zamanda insafsızlıktı, çünkü ele geçirilince eriyip kaybolacağı besbelliydi. Kumral Ada bir kadında yatıştırıcı, yumuşak , sakin rüzgarlar arayan erkeklere göre olmadı hiç. Bense ne aradığımda henüz emin olamayacak kadar gençtim."
"Halbuki aşk... aşk imkansızın zaferi olduğunda doruğa ulaşır!"
"Sen hiç kimsenin olamayacağı kadar çok şeyimsin benim… Yüreğimde sana ayrılan yer herkesinkinden büyük. Yalnızca bir arkadaş, bir kan kardeş, bir sırdaş, bir çok yakın dost değil, bir büyük sevgisin sen… Yanında sonsuz şımarabileceğim ve hala kaybetmekten kormayacağım tek kişi… Yani biraz annem, biraz babam, hatta hiç görmediğim dedem, belki hiç doğmayacak oğlum… Sonra daimi hayranım ve tabi dokunulmamış sevgilim… Sen benim masumiyetimsin Tuna… Benim en yakınımsın! Aslında belki öbür yarımsın? Bütün bunlar ne demek anlıyor musun? hı?"
“Gidişi de kendi efsanesine uygundu. Tam kahramanlara özgü biçimde ayrıldı. Yakışıklı, genç ve cesur. Zeki, yetenekli ve başarılı.”
"Tuhaf değil mi, duyguların kıkırdaktan yapıldığını sanırdım ben. Oysa kemiklerimi kırdılar!"
“Aşkın her çeşidi acı verir.”
“Sevdiklerimizi yitireceğimizi hissettiğimizde yüzümüze, gözümüze bulaşan korku, daha önce sessiz kalmamızın ya da beceriksiz davranmış olmamızın intikamını daima alır bizden.”
“Sanmak ve olmak arasındaki uçurumdan hep nefret ettim.”
“Birisini sevmekle gelen o inanılmaz hoşgörünün gücü azaldığında ayrıntılar bile batar insana…”
“Gökler bütün insanların ülkesidir. Yıldızlar.. Onlar hepimizin umudu..”
"Düşlerimde bile kendimim."
"Hep güçlü olmak zorunda kalmamız ne yorucu..."
Ada ve Tuna'nın tanışma sahnesi...
"Onu ilk kez gördüğümde yaşantımda çok önemli bir yer tutacağını sezmiştim. Bu tıpkı,bir filmin daha ilk karesinden bütününü kavramak,sonunu tahmin etmek gibi bir duyguydu. Onu ilk gördüğümde bundan böyle artık benim için çok önemli olacağını sezmiş ve ürkmüştüm. O andan başlayarak yaşantım değişecek,artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Bunu nasıl güçlü hissettiğimi ve sarsıldığımı iyi hatırlıyorum.fakat elimden gelen hiçbir şey yoktu."
eşlik edecek parça --------------------------------------------->
Kitapta Geçenler gerçek hayatla bağlantılar...
- http://fizy.com/#s/3xa9wm --> sf.367 " ... Madonna'nın "Bir bakire gibi!" diye bağırdığı şarkıya nasıl katlandığım da meçhul."
- "Ada tutup bir Nirvana kaseti koydu müzik setine."
![]() |
|
![]() |
|
![]() |
|
- Süreyya Mercan eşi Pervin Gökay ile ilk tanıştığı film de onun "Breakfast at Tifanny's" filmindeki Audrey Hepburn'e benzetmiştir ve işte Audrey Hepburn :

- İnternetde araştırma yaparken bulduğum bir karakter çizimini sizle paylaşmak istedim soldan sağa doğru Meriç-Tuna-Ada ve Aras

*Aldığım blog'un linki http://iremselkareler.tumblr.com/post/36512905632/baz-sat-rlar-n-ezbere-bilirim-bilen-birilerin
Bu kitapla ilgili raporum bu kadardır. Okuduğunuz için teşekkürler :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder